nIJ4or. Gündem78 yaşında intihara kalkıştı, başkan vazgeçirdiAdıyaman'ın Gölbaşı ilçesinde, intihar girişiminde bulunan Celal A. 78, Belediye Başkanı İskender Yıldırım tarafından ikna edilerek, çatıdan - 1353 Son Güncellenme - 1353 Güncelleme - 1353 DHAOlay, öğle saatlerinde, Hürriyet Mahallesi'nde meydana geldi. Evi ile ilgili bir sorun nedeniyle 4 katlı binanın çatısına çıkarak, intihar edeceğini söyleyen Celal A.'yı görenler, polise haber verdi. İhbarla olay yerine gelen polis ekiplerinin ikna konuşmasına rağmen Celal A., çatıdan inmedi. Bunun üzerine bölgeye gelen Gölbaşı Belediye Başkanı İskender Yıldırım, yarım saat konuştuğu Celal A.'yı inmesi için ikna etti. Çatıdan inen Celal A., sağlık kontrolü için hastaneye götürüldü.
murat ongun un kaleme aldigi uc intihar vakasi... son 6 ayda aselsan'da calisan uc muhendis degisik yontemlerle intihar etmis. ilginc bir konu, adeta bir john grisham romani diyesi geliyor icin içinde link ölmüş, yazı burdan da okunabilir intihar ettigi duyurulan ikinci kisinin* aselsan ile ilgisinin olmadigi intiharlardir. kendisi mikes'te calismaktaydi. olayla ilgili açıklamalar içinbkz 10627356bir de bu varbkz 10864988 aselsan'da çalışan 3 mühendisin intihar!ıyla ilgili bomba iddia insanın kanı donuyor birincisi intihar gayet bilincli bir sekilde bir gun onceden planlanarak ve uygulamaya baslanarak ve gerçekleşmiş bir intihardır...ikinci intihar ise aselsan calısanı degildir...ucuncusu hakkında bir bilgim yok olursa yazarım...gonul isterdi aselsanda muhteşem calısmalar yapılsın ve bu calışmaları ortadan kaldırmanın tek yolu muhendislerin oldurulmesi olsun..ama zeten genelde malzemeyi uretmenin onundeki engel teknoloji degil ekonomi olmaktadır. bu durumda muhendis oldurulmesi cok da gerekli durmamaktadır...not trajikomik bir sekilde bu intiharlar geride kalan aselsan calısanlarınlarının evlerinde krallar gibi muamele gormesine yol acmıştır. ya da en azından bir kısmının 7 ağustos 2006 hüseyin başbilen, 16 ocak 2007 halim ünsem ünal, 26 ocak 2007 evrim yançeken isimli 3 genç mühendis, 3ü de odtü mezunu ve aselsan çalışanı ya intihar, ya da kaza sonucu yaşamlarını yitirdiler. üç mühendisin uçak tanıma sistemlerinin "millileştirilmesi" konusunda çalışmalar yaptıkları öne sürülmüştü. mühendislerin abd güdümlü elektronik sistemlerinin kontrol dışı bırakılmasını ve uydu müdahalesinin bertaraf edilmesini sağlayacak yeni elektronik sistemler geliştirdikleri iddia edilmişti. sincan 2. ağır ceza mahkemesi "intiharı" kamuoyunda şüphe uyandıran hüseyin başbilen'in ölümünün yeniden araştırılmasını tarihli cumhuriyet gazetesi okurlara not karma puanı bana prestij kazandırmıyor, buyrun kötüleyebilirsiniz rahatlıkla... olen uc kisinin olumunu pazarlayan mide bulandirici bir medya maymunlugu olma olasiligi komplo olmasindan birkac milyon kat daha fazla oldugunu dusundugum son derece uzucu durum. olen uc muhendisten sadece biri gizli projelerde deneyim sahibi olabilecek bir yasta. digerlerinden biri zaten orada calismiyor, digeri de daha egitim asamasini bile tamamladigini sanmadigim yeni mezun bir muhendis. elektronigin cogu dalinda yuksek lisans derecesine sahip olup bir-iki yillik is deneyiminin olmasiyla uluslarasi duzeyde rekabet gostermeniz gereken bir sektorde birakin projelerde gizlilik derecesi olacak kadar ayrintili calismayi, herhangi kayda deger bir uretkenlik gostermeniz bile zor bir olasiliktir. halim ünsem ünal mikes'te çalışmaktaydı ve aselsanda da yaklaşık olarak 7 sene önce görev yapmıştı. henüz kleransı gelmediği için gizlilik dereceli bir görevi yoktu. son zamanlarda çok iyi görünmüyordu ve bildiğim kadarıyla tedavi görüyordu. olay günü o ve iş yerinden bir kaç arkadaş daha seminere katılacaktık. seminer başladığında onu göremedik. bir süre sonra otel görevlileri de bize ünsem'i sordular, babası aramış. babasının aramış olması durumunu garipsemekle birlikte bunu sağlığıyla ilgili bir durum olduğunu düşündüm. asıl sebebi ise önceki gün ünsem'in babasının silahını almış olması idi, bu yüzden endişelenen babası önce şirketi aramış, sonra da seminere gittiğimiz ölmeden önce arkadaşlarına mesaj çekmiş, veda etmişti. gölbaşı civarında bir ağacın altında babasının silahıyla ölü olarak bulundu, üzerinden fazla zaman geçmemişti. onu az da olsa tanıma fırsatı bulan biri olarak ismini doğru yazacak kadar bile araştırmadan ör alim ünsal "dan dan dan! aselsanda 3. mühendis ölümü!" tarzı spekülatif haberlere konu olmasından rahatsızlık duyuyorum. bilmeyenler hararetli bir şekilde komplo teorileri üretirken haberciliğin vardığı noktaya dehşetle, yeni duyduğum her habere de şüpheyle yaklaşıyorum. hüseyin başbilen'i tanımıyorum, evrim yançeken'i de. haberlerden okuduklarımı da bilgi niteliğinde değerlendirmiyorum.bkz 10627356edit entry oylanmış diye geldim baktım buralara. yine aynı şeyler. saf mısınız arkadaşlar? daha 1 yıllık, osiloskopları kalibre eden arkadaş mutfak tüpüyle intihar ediyor. not da yazıyor ardından millet patlatmasın ortalığı diye. siz yine komplo teorilerine dalıyorsunuz. oof of...büdüt bence bunu da bi okuyun bkz 48442477bu arada odtü mühendislik fakültesi mezunları arasında intihar edenlerle ilgili bir istatistik bulursanız ona da bi bakmanızı öneririm. o da "iyi güzel tamam da bu kadar kişi tesadüf olamaz"cılar için aydınlatıcı bir açıklama olur. bir haber sitesinden alıntıdır"aselsan intiharında şüpheli mektupotomobilinde ölü bulunan aselsan mühendisi hüseyin başbilenin cebindeki intihar mektubunun, o gün işyerine gitmediği halde ofisinde bilgisayarında yazıldığı ortaya çıktı..sabah gazetesi, aselsan'da kritik noktalarda görev yapan üç mühendisin peş peşe ölümlerinin esrarını aralayacak şu habere yer yıldırım'ın haberine göre, aselsan'daki üç mühendisin şüpheli ölümü sırrını korurken, 7 ağustos 2006'da aracında ölü bulunan mühendis hüseyin başbilen'in cebinden çıkan "elveda" başlıklı mektubunun, ortadan kaybolduğu gün işyerindeki bilgisayarda yazıldığı ortaya çıktı. ailenin avukatı birgül güven, kanas silahlarında uzman olan mühendisin üstünde bulunan mektubun ne zaman ve kim tarafından yazıldığının araştırılmasını istedi.'bilgisayari detayli incelensin' ankara cumhuriyet başsavcılığı'nın dosyayı, intihar gerekçesiyle takipsizlik kararıyla kapattığını belirten avukat güven, "başbilen'in anne ve babası intiharı şüpheli bulduğu için bu karara itiraz edip, sır perdesinin kalkması için bazı taleplerde bulunduk. cep telefonu kayıtlarının geçmişe yönelik incelenmesi ve bilgisayarının detaylı bir şekilde inceleme yapılması gerektiğini düşünüyoruz. şimdi ankara cumhuriyet başsavcılığı dosya üzerinde çalışma başlatacak" dedi." ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın.
İnsan algılardan oluşuyor. Hani şeftali tüyü gibi gibi sarılmış insan, aura denen bir kılcal yumak, safi algı. Algılar bilinç demek. Duyguların bilinci, sezgilerin bilinci, hislerin bilinci, fikirlerin bilinci, sevginin bilinci, aşkın bilinci, korkuların bilinci, şehvetin bilinci, kederin bilinci, cesaretin bilinci. Bu algılar hareket ediyor, kayıyor, yer değiştiriyor, toprak kayması gibi. Değerler kayıyor. Kavramlar kayıyor. Her şey yer değiştiriyor. Cesaret yer değiştiriyor, hayatın karşısında kayboluyor, soyunmakta yer buluyor. Aşk yer değiştiriyor, kalpten libidoya iniyor. Kimlik yer değiştiriyor, başka aidiyetlerde yer buluyor. Algıların bu hareketliliğini fark eden muktedirler, insan yığınlarını kolaylıkla idare edebilmenin yolunu bulmuşlar, insanla oynuyorlar, vicdanla oynuyorlar, aşkla oynuyorlar, istedikleri yere yerleştiriyorlar. Ulusları siliyorlar, kültürleri dönüştürüyorlar, Dünya'nın çehresini değiştiriyorlar. Ama unuttukları bir şey var, Evren Baba nefes alıyor... Aşk ile...
Bereketli Mahallesi'nde oturan evli ve 2 çocuk babası çiftçi Rifat Özcan, 20 Ekim 2020'de evine dönmedi. Bunun üzerine oğlu Aydın Özcan 48, yakınları ve mahalle sakinleriyle çevreyi aradı ancak yaşlı adamı bulamadı. Rifat Özcan'ın 09 RF 574 plakalı motosikleti, asker arkadaşı olan ve arazi sınırı nedeniyle husumetli olduğu Kazım Tekeli'ye ait Çubuklu mevkisindeki bitişikteki mısır tarlasında bulundu. Ayrıca tarlada normalin dışında bir tümsek fark edildi. Şüphelenen Aydın Özcan, durumu jandarmaya bildirdi. Jandarma tümsek olan bölgeyi kazdığında, başında darbe izi bulunan Rifat Özcan'ın cesedini buldu. Olay yerinde yapılan incelemede bir küreğe el konuldu. Özcan'ın cesedi, otopsi için İzmir Adli Tıp Kurumu'na gönderildi. Cesedin bulunduğu tarlanın sahibi Kazım Tekeli ile Rifat Özcan'ın tarla anlaşmazlığı nedeniyle 3 yıldan bu yana husumetli oldukları belirtildi. Bunun üzerine gözaltına alınan Tekeli, tutuklandı. Yapılan otopside Rifat Özcan'ın canlı olarak gömüldüğü ve saatlerce toprak altında kaldığı, ciğerlerinde biriken topraktan anlaşıldı. Tutuklanan Kazım Tekeli, 'canavarca hisle adam öldürme' suçundan 'ağırlaştırılmış müebbet' istemiyle yargılanmaya başladı. Dava sonuçlanırken Kazım Tekeli, 'müebbet' hapis cezası aldı. Ancak Rifat Özcan'ın 2 çocuk annesi olan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. kızı Hatice Özkayran 44 ile evli ve 2 çocuk babası oğlu veteriner Aydın Özcan 48, karardan memnun olmadı. Oğlu ve kızı, avukatları Cem Demirtaş'la konuyu üst mahkemeye taşıdı. Avukat Demirtaş, cinayette birden fazla kişinin yer aldığını, dava sürecinde güvenlik kamerası görüntüleri ile HTS kayıtlarının yeterince incelenmediğini belirterek davanın tekrar görülmesini istedi. Ancak İstinaf Mahkemesi, bu talebi reddetti. Bunun üzerine Avukat Demirtaş, kararı Yargıtay'a götürdü. 'YARGILAMADA GEREKLİ HASSASİYET GÖSTERİLMEDİ' Davayla ilgili konuşan Avukat Cem Demirtaş, "Burada yaşanan 13 saat boyunca toprak altında can çekişerek, hayatını kaybetmiş 70 yaşındaki bir insanımız. Bu davada gösterilmesi gereken bir hassasiyet olmalı. Bizim beklediğimiz bu. Maalesef cinayetin en başından itibaren önce soruşturmayla görevli kişiler daha sonra yargılamayla görevli kişiler bu hassasiyeti göstermedi. İlginçtir, soruşturma aşamasında normalde terör suçlarında gördüğümüz gizlilik kararı veriliyor. Bu alışılmış bir durum değil. Sonrasında dosya Nazilli Ağır Ceza Mahkemesi'ne intikal etti. Mahkeme yargılamanın ardından vahşice işlenmiş bir suç olmasına rağmen sanki sıradan bir cinayetmiş gibi rahmetliyi öldüren kişiye ceza veriyor" dedi. '70 YAŞINDAKİ BİRİNİN TEK BAŞINA YAPMASI MÜMKÜN DEĞİL' Cinayetin vahşice ve organize işlendiğini söyleyen Avukat Demirtaş, güvenlik kamerası kayıtlarına göre hükümlü Aydın Özcan'ın 15 dakika içinde köy merkezinden cinayetin işlendiği yere gidip, döndüğünü belirtip, tek kişinin bu kadar kısa bir sürede cinayeti işleyemeyeceğini öne sürerek şunları söyledi "70 yaşındaki Kazım Tekeli'nin bu cinayeti tek başına işlemesi mümkün değil. Çünkü köy merkezinden cinayetin olduğu yere gelen hükümlü, rahmetlinin vücudunda 20 tane öldürücü kırık ve darbe bırakarak, öldürmüş. Ardından motorunu iterek bir arıktan da geçirip, yaklaşık 600 metre öteye bırakmış. Sonrasında rahmetliyi gömüp, tekrar köy merkezine 15 dakikada gelmesi mümkün değil. Bu durum uzman mütalaasında da tespit edilmiş bir husus. Bunu 70 yaşında bir kişinin tek başına yapabilmesi mümkün değil" 'ADALET İSTİYORUZ' Rifat Özcan'a ait motosikletin yanında bulunan bir peçetede, merhumun kanının yanında 1'i kadın diğeri erkek 2 farklı kişinin daha DNA örneklerine rastlandığını hatırlatan Avukat Demirtaş, "Yani suçu birebir işlediği kesin olan 2 kişi, ailenin ısrarlı taleplerine rağmen 2017 yılından beridir maalesef tespit edilebilmiş değil. Tüm köy sakinlerine DNA testi yapılacağı söylenip, aile uzaklaştırılıyor. Rahmetlinin telefonu üzerinde hiçbir inceleme yapılmıyor. Yargılamanın en başından beridir çözümde etkili olacak konu üzerine, şüphelendiğimiz kişilerin telefon üzerinde, kaynak IP'ler üzerinde herhangi bir inceleme yapılmıyor. Rahmetlinin naaşıyla telefonu arasındaki mesafe 1 kilometre, bu da tespit edildi. Uzman mütalaası dosyaya sunuldu. Ancak bu gariplikle ilgili soru sorulmadı. Bunun yanında dosyada bulunan HTS kayıtlarıyla ilgili çok ciddi iddialarımız var. Bununla ilgili HTS kayıtlarının tekrar talep edilmesine rağmen, talepler sonuçsuz bırakıldı. Kamera kayıtlarıyla ilgili olarak aile, kendi imkanlarıyla kayıtları alıp, hiçbir yerde göremeyeceğiniz şekilde görüntüleri seslendirip, dosyaya sunmuş olmasına rağmen mahkeme heyetinin ve savcıların anlayacağı halde dosyada konulmasına rağmen maalesef işlem yapılmadı. Google haritalardan bir bilir kişi gibi aile, haritaları çıkartıp, mesafeleri, olayın oluş örgüsünü yazılı olarak mahkemeye sunmuş. Mahkemenin ve ilgililerin yapmış olması gerekenleri kendileri yapmış olmasına rağmen, talepleri sonuçsuz bırakıldı. Adalet istiyoruz. Dosyaya bakan hukukçuların dosyası ayrıntılı olarak okumaları, delilleri değerlendirmelerini istiyoruz. Davanın baştan görülmesine hükmetmelerini sağlayacak bir konu, çünkü bu suçun organize ve planlı şekilde işlendiğini düşünüyoruz. Diğer faillerin böylesine korkunç bir cinayeti işlemiş ve dışarda olması bizim için daha korkunç bir durum" dedi. 'DAVAMIZIN TAKİPÇİSİ OLMALARINI TALEP EDİYORUM' Rifat Özcan'ın kızı Hatice Özkayran ise "Babam vahşice ve eziyet çektirilerek öldürüldü. Otopsi raporlarına göre 12-13 saat toprak altında can çekişmiş, tüm akciğerleri ve bronşları soluma anında kumla dolmuştur. Acımız büyük. Bu cinayette adli tıp raporunda da belirtildiği üzere maktul ve sanıktan farklı olarak bir erkek ve bir kadına ait DNA'ya rastlanmıştır. Cinayetin birden fazla kişiyle işlendiği sabitken, sunduğumuz deliller, 4 günlük kamera kayıtları incelenmeden yargılama yapılmıştır. Bizler dosyamızda etkin soruşturma yapıldığını düşünmüyoruz. Yeniden yargılanma yoluna gidilmesini istiyoruz. Konuya hassasiyet gösterilmesini tüm kamuoyuyla birlikte davamızın takipçisi olmalarını talep ediyorum" dedi.
talip özcan eren vana intiharı